Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

21. Yüzyılın Asiye’ si Olmak

Hak yolda sebatın, Hakk’ın rızası için ezaya karşı gösterilen sabrın, tüm kadınlar içinde seçkinliğin, Firavun gibi zalim ve zorba bir adamın eşi olmasına rağmen doğru yolda direnişin, tüm işkencelere rağmen Allah’ın emirlerinde sebat etmenin ve muhabbetullahda son noktanın zirvesi olmak…

Devirler değişse de insan aynı insan… Zulümler el değiştirse de zalim aynı zalim… Zamanlar farklı olsa da iman aynı iman… Gönüller başka bedenlerde olsa da Hak sevdası aynı sevda… Allah’a teslimiyet aynı teslimiyet…

Cennetin varisi olmak için erkek olmak, kocanın Müslüman olması, İslami çalışmalarda yanında olan birilerinin olması, refah içinde inancını rahatça yaşamak, ailenin gözbebeği, toplumun gözdesi olmak, her isteğinin dünyada yerine gelmesi gerekseydi Firavun’un karısı Asiye alemlere üstün kılınan ve kemale ermiş 4 kadından biri olmazdı. Asiye, cennet köşklerinin zorluk ve mücadelelerle, işkence ve sabırlarla inşa edildiğini gösteren bir örnek…

Asiye olmak, her zaman ve çağda tüm zorbaların tehdit ve işkencelerine aldırmadan doğru olanı yapabilmektir,

Asiye olmak, tüm dünyanın düşmanlığına rağmen Allah azze ve celle’nin rızasında direnmektir,

Asiye olmak, sıratı müstakimde sabır, sebat ve fedakarlıkların hesabını tutmamaktır,

Asiye olmak, tüm kalabalıkların içinde hak olduğun için yalnız kalmaktır.

Asiye olmak, anlaşılmamaktır, hem de kimse tarafından,

Asiye olmak, gülememektir, ağlamaktır kimselerin görmediği ıssız gecelerde,

Asiye olmak, dünyada zorluklara, ahirette Firdevs’e talip olmaktır,

Asiye olmak, Rabbini arkana almaktır, âdemoğlu karşında dursa da,

Asiye olmak, yüreğini patlatacak kadar ağır yükünü sadece Rabbin ile paylaşmaktır,

Asiye olmak, Allah’ ın özel kulu olmaktır, fani alemdeki hiçbir nimetle değişilmeyecek kadar büyük bir lütfa mazhar olmaktır.

Asiye olmak, asaletin, güzelliğin kör kalplerin göremediği gerçek boyutudur.

“Allah’ın Kur’an’da bize anlattığı ideal örnek;

“Allah iman edenlere Firavun ’un karısını örnek vermektedir. O, “Rabbim” demişti, “Yüce katında benim için bir ev yap, beni Firavun’ dan ve yaptıklarından kurtar ve beni bu zalimler topluluğundan da selamete çıkar!” (Tahrim, 11)

Hafız şöyle demiştir: “Firavunun karısı Asiye’nin faziletlerinden bazısı şudur: O ölümü saltanata, dünyadaki ıstırabı, içinde bulunduğu nimetlere tercih etmişti.”

İbn Cerir kendi senediyle Süleyman et-Teymî’den şöyle rivayet etmiştir: “O, güneşte işkence gören bir kadındı. (İşkenceci) Ondan uzaklaştığı zaman melekler kanatlarıyla onu gölgelendirirdi. O da cennetteki evini görürdü.”

Ebu Musa radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre o Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Erkeklerden çok kişi kemale ermiştir. Kadınlardan ise firavunun eşi Asiye ve İmran kızı Meryem dışında kimse kemale ermemiştir. Aişe’nin diğer kadınlara üstünlüğü, tirit yemeğinin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir.”[1]

İbn Cerir şöyle demiştir: “Firavunun eşi ‘Kim galip geldi?’ diye sorduğunda ona şöyle denildi: ‘Musa ve Harun galip geldi.’ O da şöyle dedi: ‘Ben Musa ve Harun’un Rabbine iman ettim.’ Bunun üzerine Firavun onu huzuruna çağırdı ve şöyle dedi: ‘Bulacağınız en büyük kayalığa bakın. O, sözünü bitirince onu alıp onun üzerine koyun. Eğer sözünden dönerse o zaman o benim karımdır.’ Onu getirdiklerinde gözlerini semaya yükseltti ve cennetteki evini gördü. Sözlerine devam etti ve ruhunu teslim etti.”

Allah’ın rahmetine bak! İşte bu, firavunun sahip olduğu karısıdır. İçinde yaşadığı Firavun sarayındaki küfrün tufanı, onu tek başına kurtuluşu talep etmekten alıkoymadı. O Rabbinden, cennette bir ev isteyerek firavunun sarayından ve firavun ile ilişki kurmaktan kurtulmuştu. Çünkü o Rabbinden, ondan kurtulmayı istemişti. O, insanların bağlandığı onun ameline tutunmaktan korktuğu için onun amelinden de kurtulmuştu. Ve içlerinde yaşadığı firavunun kavminden de kurtulmuştu.

Asiye’nin durumu, dünya hayatının görünümü daha parlak olsa da onun geçici oluşunun üstün gelmesine bir örnektir. Firavunun karısı, firavunun sarayında bulunan o günün bir kadınının sahip olmak isteyeceği yeryüzü hükümranlığının en büyük mülküne sahip bir kadındı. Fakat o buna iman ile üstün geldi. O sadece bu geçici (hayattan) vazgeçmedi. Bilakis o, şerri, kötülüğü ve imtihanı da göze aldı. Tabi ki ondan Allah’a sığınarak, sonuçlarını iyice düşünerek ve ondan kurtuluşu isteyerek…

O, geniş ve güçlü bir ülkede tek başına bir kadındı. Bu da onun diğer büyük faziletidir. Çünkü kadın, toplumun baskısı ve düşünceleri konusunda son derece duyarlı ve hassastır. Fakat bu kadın toplumun, sarayın, hükümdarın, onun taraftarlarının, krallık makamının, bunların hepsinin baskısının arasında zorba küfür denizinde tek başına başını göğe kaldırdı. Bu; bütün bu etkiler, ilişkiler, engellemeler, naralar arasında kendini Allah’a adama konusunda büyük bir örnektir. O, Melei Âlâ’dan inen kâinatın her yanı konusundaki sözlerini yansıtan Allah’ın, ebedi kitabındaki bu izi hak eden biridir.”[2]

Halime YILMAZ


[1] Bunu Buhari rivayet etmiştir

[2] Salâhu’l-Ümme fî Uluvvi’l-Himme, Doktor Seyyid bin Hüseyin el-Affânî, 4. Cilt s:634-636

Show CommentsClose Comments

Leave a comment